- Üretiminde insana ve doğaya zarar verilmemiş bir ürün almak temel ilkemiz olmalıdır. Bir ürünün tarladan başlayıp raflara uzanan yolculuğunu bilemediğimiz ve DENETLEYEMEDİĞİMİZ müddetçe bilinçli bir tüketici olamayacağız, yerimizde saymaya devam edeceğiz demektir. Üretim zincirini öngöremediğimiz bir üründen mutluluk ve sağlık beklemek milli piyangodan büyük ikramiye beklemekten farksızdır.
- Üretim aşamasında "doğaya zarar veren" veya "kimseye mutluluk vermeyen ( insan/hayvan ) " bir ürün, kullandığınızda veya tükettiğinizde size de mutluluk vermeyecektir. Mesela ömrünü karanlık bir çiftlikte doğup tamamlayan bir sığırın etinin veya sütünün size sağlık getireceğini beklemek bir yanılgıdan ibarettir. Yaşarken ve ölürken mutlu olmayan ve mutlu ölmeyen bir hayvanın eti size mutluluk vermeyecektir. Siz bilseniz de bilmesiniz de sebep olduklarınız değişmeyecektir. Size geri gelecektir. Mutluluk veya mutsuzluk olarak. Mutlu bir tüketici veya mutsuz bir tüketici olarak...
- Hak aradıkça haksızlıkların azalacığını daima aklınızda tutunuz.
- Devletin ASLİ görevi DÜRÜST üreticileri korumak olmalıdır. Sahtekarı destekleyen bir devlet yapısı halkıyla beraber çökmeye müstehaktır.
- Anayasa 172.Madde :
- "Devlet tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder"
- 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun 1995 yılında yürürlüğe girmiştir.
- Devletin asli görevi "Evrensel tüketici haklarını sağlamak" olmalıdır.
- Tüketicinin korunmasında en etkin yöntem tüketicinin eğitilmesidir.
- Tüketici dernek ve vakıfları tüketicilerce desteklenmelidir.
- Bilinçli tüketici sağlıklı ekonominin temelidir.
- En pahalı ürünü değil ihtiyacınız olan ürünü tercih ediniz. ŞİFRE KELİME İHTİYAÇTIR. Sadece ihtiyacınız olan şeyi ihtiyacınız kadar almak... Tasarrufun ta temeli budur. Biz tasarruflu olursak çocuklara da yaşanacak bir şeyler bırakabiliriz. Tasarruf insan olmanın gereğidir. Enerjide kaynaklarda tasarruf sağlayacak GERİ DÖNÜŞÜMLÜ ürünleri tercih etmeliyiz. Mutlu bir yaşamın yolu İSRAF etmemekten geçer.
- Alışverişe çıkmadan önce ihtiyaçlarınızı belirleyiniz.
- Kapıya gelen satıcıdan "kapıdan satış yetki belgesi" isteyiniz. Kapıdan ve mesafeli satışlarda cayma hakkınız olduğunu unutmayınız.
- Aldığınız ürünü kullanmadan önce mutlaka kullanma kılavuzunu okuyunuz.
- Duygulardan daha çok mantığınıza önem verin. Mesela şık diye ayağınızı vuran bir ayakkabıyı almayın. Tam tersi ayağınızın sağlığı birinci önceliğiniz olsun, önce ihtiyaç ve fonksiyonellik en sonrasında ise estetik gelir. Estetik birinci sırada olan tüketiciler sonrasında mutsuz olmaktadırlar. İhtiyacınız ve fonksiyonellik birinci sırada olmalıdır.
- Bakliyat, makarna, deterjan, sabun ve kişisel bakım ürünlerini "TOPTAN", sebze meyve peynir gibi çabuk bozulabilen ürünleri "İHTİYACINIZ KADAR" alınız.
- Kredi kartınızla yaptığınız alışverişlerde sliplere ( yani o küçük kağıtlara ) mutlaka bakın. Paranın doğru çekilip çekilmediği, kaç taksit olduğu, ve sonrasında yapmadığınız bir alışveriş bankanızca belirirse bu slipler hayat kurtarıcı olabilir. İnsanların bu kadar yozlaştığı, hayvanlaştığı bir dünyada kazıklanmadan yaşayabilmek için tüm önlemleri almak bir vazife halini almıştır.
- Giyeceklerde kumaşı, dikişleri, renk tonları ile birlikte yan ürünler olan düğme, fermuar, astar vb. kısımlarını da dikkatle kontrol ediniz. Yırtık, sökük, tüylenme, renkte ton farkı olmamasına özen gösteriniz. Dikiş uçları bitim yerlerinin sağlam olmasına önem göstermeliyiz. Dikiş hatalarının olmamasına önem göstermeliyiz. Yeni aldığımız ürünleri YIKAMADAN GİYMEmeliyiz.
- Mesela ayakkabı deyip geçmek yerine... Ayakkabının yüzü hangi malzemeden, iç astarı hangi malzemeden, dahası TABANI hangi malzemeden tek tek sorup öğrenmeliyiz. Ayakkabının ayakla temas eden kısımlarında "sentetik" malzeme BULUNMAMALIDIR. Biliyor musunuz ayak gün içinde genişler. Ayakkabıyı öğleden sonra alınız...
- 100 liralık bir ürün alacaksanız, en az 1 sayfalık yazı okuyun. 1000 liralık bir ürün alacaksanız en az 10 sayfa okuyun. Ayrıca araştırın. Biz bilinçli olursak ülke ekonomisi de bundan kazançlı çıkacaktır. Bilinçli ve iyilik temelli bir halk uzun yıllar sağlık ve huzurla yaşayabilir. Bilinçsiz ve kötülük temelli toplumlar ise zamanla yok olabilir.
